İmam-Hatip orta kısmını bitirdim. Ağabeyim; ‘okuyup da cenaze yıkayan adam mı olacaksın, bırak okulu, gel benim defterimi tut, ben sana maaşını vereyim’ diye önüme büyük bir dağ koyuverdi. Ancak ben okumak istiyordum, durumumu ağlayarak anama anlattım. Ana yüreği buna tahammül eder mi?
Bir akşam babamı ve kardeşlerimi topladı otoriter bir tavırla ç ıkıştı:
“Oğlumu okutmak istemiyormuşsunuz öyle mi?”
“Bana bakın, ben gömleğimi satar oğlumu okuturum. Sizi de bu odaya kilitler, üzerinize gaz döker yakarım. Ölürken benim başımda bir Kuran okuyanım olmayacak mı?”
Ortalık buz kesmişti Kimseden çıt çıkmadı ve ben okumama devam ettim:
Anam hastalanmıştı. Bir Cuma günü namaz vaktinde, kalktım 100 Km. öteden gelip anamı ziyaret ettim. Beni görünce, sanki beni bekliyor gibi bir hali mi vardı bilemiyorum: ‘Geldin mi oğlum?’ dedi. Oturdum başında Kuran okumaya başladım. Yatağından doğruldu. Kelime-i şehadeti duyabileceğim şekilde tebessümle okudu ve ruhunu teslim etti.
Yüce Yaratıcımız ona Cuma vaktinde, arzuladığı Kuran’ı başında okuyanını da yanına getirtti ve tebessüm halinde ruhunu aldı. Benim inançta Rabbime bağlılığım bu olay olmuştur. Böyle analar varsa bulun, ellerini değil ayaklarını öpelim. Onların ruhları şad mekânları cennet olsun. Bizi geleceğe taşıyan böyle anaların ihlâsıdır, bunu lütfen unutmayın.